deneme bonusu veren siteler acotr.org bahis siteleri casino siteleri

Acı dolu bir yaşamın kahramanı BERGEN

Haberler 19.03.2022 - 15:32, Güncelleme: 19.03.2022 - 15:41
 

Acı dolu bir yaşamın kahramanı BERGEN

Gazeteci Ferah Uzundurukan son günlerin çok konuşulan filmini kaleme aldı.
  Sahnede üzerine vuran spot ışıkları altında hayranlarının alkışları ve sevgisiyle devleşen... İsmi neon ışıklı panoların en üstünde yazılan... Sözde gösterişli bir yaşamın starı, assolist Bergen!   Göz kamaştıran ışıkların arasında gerçek bir karanlığı yaşayan, genç yaşında hayatının tüm ışıkları söndürülen, karanlığa mahkum edilen "Acıların Kadını"nı mı yazsam, filmdeki oyunculukları mı yazsam... Yoksa halen kanayan bir toplum yarası olan "kadına şiddet"in gerçek bir hayat hikayesi olarak karşımıza çıkmasının acısını mı kaleme alsam bilemedim! İşte Bergen filminin sonrasında bende oluşan tamamen bu duyguların karmaşasıydı.   Fakat net söyleyebileceğim bir şey var ki sinema salonundan çıktığınızda üzerinizde bir hüzün duygusu hissedecek olmanız.   Özellikle bir kadın olarak bir başka kadının yaşadığı bunca acı karşısında "Bir insan daha ne kadar acı çekebilir, sevgi bu mudur" sorusunun ağırlığıyla kalakaldım. Filmde Bergen'in çile dolu hayatı belki de fazla ajite edilmemek adına kısa detaylarla işlenmiş. Her defasında ayağa kalkmasını başaran, mesleğiyle yaşama tutunmaya çalışan kadın tarafı yansıtılmış. Bunun çerçevesinde de verilen toplumsal mesajlar alkışlanacak değerdeydi.   Öncelikle filmi ele alacak olursam elbette ilk cümlelerim Farah Zeynep Abdullah'a olur. Güzel oyuncuyu her zaman başarılı bulmuşumdur. Daha önceleri başrol oynadığı Şampiyon, Unutursam Fısılda, Kelebeğin Rüyası gibi filmlerde iyi performans sergileyen genç oyuncu TRT-1'in reyting birincisi dizisi Masumlar Apartmanı'nı yarıda bırakması sebebiyle hayli eleştiri almıştı. Bergen filminde tek başrol performansıyla bana göre tekrar kaybettiği prestijini geri kazandı. Sadece bir izleyici olarak şunun altını çizebilirim.  Farah Zeynep'in sesini beğensem de  sonuçta kendisi bir oyuncu; şarkıcı değil! Film özellikle sesiyle bir döneme imza atmış bir sanatçı üzerine kuruluysa benim kulaklarım Bergen'in sesini duymak istedi. Farah'ın oyunculuğunu Bergen'in sesiyle izlemek istedim. Bunun dışında pavyon sahnelerinde Farah Zeynep'in tabiri-caizse jargonunu zayıf-düz buldum. Güzel oyuncu filmin genelinde iyiydi ama bana göre mükemmel değildi. Şiddet yanlısı koca karakterinde Erdal Beşikçioğlu gibi usta bir ismin oyunculuğunu yorumlamayı ise kendimde had bulmuyorum! Sadece ve sadece alkışlıyorum. Bir insan kendinden nefret ettiren bir rolü ancak bu kadar iyi canlandırabilir, duyguyu bu kadar geçirebilir. Diyebilirim ki Beşikçioğlu filmi almış götürmüş Ve tabii Tilbe Saran... Bergen'in annesini canlandıran Saran iyi ki bu filmin kadrosunda yer almış da bizler de doyumsuz bir oyunculuk izledik.   Bergen'in hayatına dair acılarını, hepimiz bilsek de onun konservatuarlı yani eğitimli bir sanatçı olduğunu belki çoğumuz bilmiyorduk. Böyle bir detayın ön plana çıkarılması ise hoşuma giden bir ayrıntı oldu. Genel anlamda filmdeki iyi ve kötü olayların geçisini, yansıtılmasını kısa ve yüzeysel buldum. Filmin daha fazla içine girebilmek için biraz daha detay, biraz daha derinlik istedim. Ancak izlediğime asla pişman olmadım.   Bergen filmi daha ilk haftadan 1 milyon 663 bin 113 kişi tarafından izlenerek en iyi biyografi filmi açılış rekoru ve tüm zamanların en yüksek drama filmi açılış rekoruna sahip olmuş. Filmin gişesinin ise 10 milyonu göreceği tahmin ediliyor...   Bergen... Kısa bir hayata aşkı, acıyı, şöhreti sığdırmış... Yıllar geçen ölümünün ardından halen sesi ve şarkılarıyla gönlümüzdeki yerini koruyan bir sanatçının yaşamı keşke daha güzel bir hikayeyle bir filme konu olabilseydi!!!
Gazeteci Ferah Uzundurukan son günlerin çok konuşulan filmini kaleme aldı.
 

Sahnede üzerine vuran spot ışıkları altında hayranlarının alkışları ve sevgisiyle devleşen... İsmi neon ışıklı panoların en üstünde yazılan... Sözde gösterişli bir yaşamın starı, assolist Bergen!

 

Göz kamaştıran ışıkların arasında gerçek bir karanlığı yaşayan, genç yaşında hayatının tüm ışıkları söndürülen, karanlığa mahkum edilen "Acıların Kadını"nı mı yazsam, filmdeki oyunculukları mı yazsam... Yoksa halen kanayan bir toplum yarası olan "kadına şiddet"in gerçek bir hayat hikayesi olarak karşımıza çıkmasının acısını mı kaleme alsam bilemedim! İşte Bergen filminin sonrasında bende oluşan tamamen bu duyguların karmaşasıydı.

 

Fakat net söyleyebileceğim bir şey var ki sinema salonundan çıktığınızda üzerinizde bir hüzün duygusu hissedecek olmanız.

 

Özellikle bir kadın olarak bir başka kadının yaşadığı bunca acı karşısında "Bir insan daha ne kadar acı çekebilir, sevgi bu mudur" sorusunun ağırlığıyla kalakaldım.

Filmde Bergen'in çile dolu hayatı belki de fazla ajite edilmemek adına kısa detaylarla işlenmiş. Her defasında ayağa kalkmasını başaran, mesleğiyle yaşama tutunmaya çalışan kadın tarafı yansıtılmış. Bunun çerçevesinde de verilen toplumsal mesajlar alkışlanacak değerdeydi.

 

Öncelikle filmi ele alacak olursam elbette ilk cümlelerim Farah Zeynep Abdullah'a olur. Güzel oyuncuyu her zaman başarılı bulmuşumdur. Daha önceleri başrol oynadığı Şampiyon, Unutursam Fısılda, Kelebeğin Rüyası gibi filmlerde iyi performans sergileyen genç oyuncu TRT-1'in reyting birincisi dizisi Masumlar Apartmanı'nı yarıda bırakması sebebiyle hayli eleştiri almıştı. Bergen filminde tek başrol performansıyla bana göre tekrar kaybettiği prestijini geri kazandı. Sadece bir izleyici olarak şunun altını çizebilirim.  Farah Zeynep'in sesini beğensem de  sonuçta kendisi bir oyuncu; şarkıcı değil! Film özellikle sesiyle bir döneme imza atmış bir sanatçı üzerine kuruluysa benim kulaklarım Bergen'in sesini duymak istedi. Farah'ın oyunculuğunu Bergen'in sesiyle izlemek istedim. Bunun dışında pavyon sahnelerinde Farah Zeynep'in tabiri-caizse jargonunu zayıf-düz buldum. Güzel oyuncu filmin genelinde iyiydi ama bana göre mükemmel değildi.

Şiddet yanlısı koca karakterinde Erdal Beşikçioğlu gibi usta bir ismin oyunculuğunu yorumlamayı ise kendimde had bulmuyorum! Sadece ve sadece alkışlıyorum. Bir insan kendinden nefret ettiren bir rolü ancak bu kadar iyi canlandırabilir, duyguyu bu kadar geçirebilir. Diyebilirim ki Beşikçioğlu filmi almış götürmüş Ve tabii Tilbe Saran... Bergen'in annesini canlandıran Saran iyi ki bu filmin kadrosunda yer almış da bizler de doyumsuz bir oyunculuk izledik.

 

Bergen'in hayatına dair acılarını, hepimiz bilsek de onun konservatuarlı yani eğitimli bir sanatçı olduğunu belki çoğumuz bilmiyorduk. Böyle bir detayın ön plana çıkarılması ise hoşuma giden bir ayrıntı oldu. Genel anlamda filmdeki iyi ve kötü olayların geçisini, yansıtılmasını kısa ve yüzeysel buldum. Filmin daha fazla içine girebilmek için biraz daha detay, biraz daha derinlik istedim. Ancak izlediğime asla pişman olmadım.

 

Bergen filmi daha ilk haftadan 1 milyon 663 bin 113 kişi tarafından izlenerek en iyi biyografi filmi açılış rekoru ve tüm zamanların en yüksek drama filmi açılış rekoruna sahip olmuş. Filmin gişesinin ise 10 milyonu göreceği tahmin ediliyor...

 

Bergen... Kısa bir hayata aşkı, acıyı, şöhreti sığdırmış... Yıllar geçen ölümünün ardından halen sesi ve şarkılarıyla gönlümüzdeki yerini koruyan bir sanatçının yaşamı keşke daha güzel bir hikayeyle bir filme konu olabilseydi!!!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cinemascopedergisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

https://playdotjs.com/